بَاب فِي
السَّلَامِ
183-184 (Namazdan
Çıkış İçin) Selam
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ ح و
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ بْنُ
يُونُسَ
حَدَّثَنَا
زَائِدَةُ ح و
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا
أَبُو
الْأَحْوَصِ
ح و حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
عُبَيْدٍ
الْمُحَارِبِيُّ
وَزِيَادُ
بْنُ
أَيُّوبَ
قَالَا حَدَّثَنَا
عُمَرُ بْنُ
عُبَيْدٍ
الطَّنَافِسِيُّ
ح و
حَدَّثَنَا
تَمِيمُ بْنُ
الْمُنْتَصِرِ
أَخْبَرَنَا
إِسْحَقُ
يَعْنِي ابْنَ
يُوسُفَ عَنْ
شَرِيكٍ ح و
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ مَنِيعٍ حَدَّثَنَا
حُسَيْنُ
بْنُ
مُحَمَّدٍ
حَدَّثَنَا
إِسْرَائِيلُ
كُلُّهُمْ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ
عَنْ أَبِي
الْأَحْوَصِ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ
وَقَالَ
إِسْرَائِيلُ
عَنْ أَبِي
الْأَحْوَصِ
وَالْأَسْوَدِ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
كَانَ
يُسَلِّمُ
عَنْ
يَمِينِهِ وَعَنْ
شِمَالِهِ
حَتَّى يُرَى
بَيَاضُ خَدِّهِ
السَّلَامُ
عَلَيْكُمْ
وَرَحْمَةُ
اللَّهِ
السَّلَامُ
عَلَيْكُمْ
وَرَحْمَةُ اللَّهِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَهَذَا
لَفْظُ
حَدِيثِ
سُفْيَانَ
وَحَدِيثُ
إِسْرَائِيلَ
لَمْ
يُفَسِّرْهُ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَرَوَاهُ
زُهَيْرٌ عَنْ
أَبِي
إِسْحَقَ
وَيَحْيَى
بْنُ آدَمَ عَنْ
إِسْرَائِيلَ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ عَنْ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ
الْأَسْوَدِ
عَنْ أَبِيهِ
وَعَلْقَمَةَ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
شُعْبَةُ
كَانَ
يُنْكِرُ
هَذَا الْحَدِيثَ
حَدِيثَ
أَبِي
إِسْحَقَ
أَنْ يَكُونَ
مَرْفُوعًا
Abdullah (b. Mes'ûd
r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (s.a.v.) yanağının beyazı
görününceye kadar sağına ve soluna (dönüp); ''es-SELAMU ALEYKUM VE RAHMETULLAH
= Allah'ın selâm ve rahmeti üzerinize olsun" diye selâm verirdi, Ebû Dâvûd
dedi ki: Bu Süfyan'ın hadisinin lâfzıdır. İsrail'in hadisi ise, selâmı tefsir
etmemiş, selâm'ın ... şeklinde olduğunu söylememiştir.
Ebû Dâvud dedi ki: Bu
hadisi, Züheyr Ebû İshâk'dan; Yahya b. Âdem İsrail'den o Ebû İshak'tan, Ebû
İshak, Abdurrahman b. Esved'dent o da babası ve Alkame'den, (yahut da Ebû İshak
Alkame'-den) [Bü cümlede Alkame'yi (onun babası) kelimesi üzerine atfetmek mümkün
olduğu gibi Abdurrahman b. Esved üzerine atfetmek de mümkündür. Ahmed b.
Hanbel'in rivayeti birinci, Dârekutnî'ninki de ikinci takdiri haklı
çıkarmaktadır. Tercemede bu takdirlere parantez cümlesi İle işaret edilmiştir.]
onlar da Abdullah (b. Mes'ud)'dan rivayet etmişlerdir.
Yine Ebû Dâvûd, Şu'be,
bu Ebû İshak hadisinin (merfû olduğunu) kabul etmezdi, demiştir.
Diğer tahric: Nesâî,
tatbîk, sehv; İbn Mâce, ikâme; Dârimî, saîât; Ahmed b. Hanbel, I, 172,
AÇIKLAMA:
Hadis-i şerif,
Hz.Nebiin namazdan çıkarken verdiği selâmın şeklini beyân etmektedir. Buradan
anlaşıldığına göre Resûlullah yanağının beyazı, arkasında namaz kılan biri
tarafından görülünceye kadar sağa ve sola döner ve her iki tarafa da diye selâm
verirdi.
Bu gerek imam gerek cemaat
olsun ve gerek tek başına kılınsın, gerekse cemaatle kılsın namaz kılan her
müslümanın bîr sağına ve bir de soluna olmak üzere iki defa selâm vermesinin
meşru olduğuna delildir. Sahâbi ve tabiînin cumhuru Ahmed, İshâk, Sevrî, Ebu
Sevr ile Şafiî ve Haneliler bu görüştedir. Bunlar, açıklamakta olduğumuz
hadisten başka Müslim'in, Sa'd b. Ebi Vakkâs'tan ve Nesâî'nin Abdullah b.
Mes'ud'dan rivayet ettikleri, iki defa selâm vermeyi meşru gösteren hadislere
dayanmışlardır.
İbn Ömer, Enes, Seleme
b. el-Ekva', Âişe, Hasan, İbn Şîrîn, Ömer b. Abdilaziz, Evzâî ve diğer bazı
âlimler meşru olanın sadece bir selâmın olduğunu söylemişlerdir. Bunlar da
Tirmizî ve İbn Mâce'nin Âişe'den Beyhakî'-nin Enes'den, İbn Mâce'nin Sehl b.
Sa'd ve Seleme b. el-Ekva'dan rivayet ettikleri Hz. Nebidin bir defa selâm
verdiğini bildiren hadislerdir. Birinci görüşte olanlar bütün bu rivayetlerin
zayıf olduğunu, dolayısıyla delil olamayacaklarını söylemişler ve bunu isbat
etmişlerdir. Menhel sahibi bu iddiaların mesnedini teker teker
nakletmiştir.[el-Menhel, VI, III.]
Bu görüş sahihleri,
"bu hadislerin sübûtu kabul edilirse, Hz. Peygam-ber'in bir defa selâm
vermesi bunun caiz olduğuna işaret içindir, iki defa selâmın meşru'iyetini
bildiren hadisler ise, daha kâmil olana delâlet eder ki, bunlar daha meşhur,
daha çok ve daha sağlamdır" derler.
Mâlikîlere göre, eğer
namaz kılan imamsa ya da tek başına kılıyorsa namazdan çıkmak maksadıyla bir
defa selâm verir. Eğer muktedi ise, (imama uymuşsa) namazdan çıkmak maksadıyle
bir defa sağına bir defa da imama cevab olmak üzere soluna selâm verir. İmamın
selâmına karşılık verme, 1001 numarada gelecek olan Semure hadisine dayanır.
Tabiatiyle Malikîlerin görüşlerinin de dayanakları vardır. Ancak sözü uzatmış
olmamak maksadıyle onları burada saymaya gerek görmedik.
Bütün fakihler bu
selâmların ilkinin vâcib olduğunda hem fikir olmakla beraber ikincisinin
hükmünde ihtilâf etmişlerdir. Cumhura göre bu sünnettir. İmam Ahmed'den bir
rivayet, İmâm Mâlik'in bazı taraftarlarının fikirleri, bazı Zahirîler ve
Tahâvîile Kadı Ebû Tayyib'in Hasen b. Sâlih'-den nakilleri ikinci selâmın da
vâcib oluşu istikametindedir.
Hadis-i şerif selâmın
şeklinin şeklinde olduğunu bildirmektedir. Hanbelîler de bunu söylemişlerdir.
Mâlikîlere göre demek vâcibtir. Bundan sonra ilâve edilmez. Mâlikîlere göre bu
terkibten başka bir şekilde namaz caiz değildir. Şafiîler de aşağı yukarı bu
görüştedir. Ancak ilâve etmek sünnettir.
Hanelilere göre her iki
tarafa selâm verirken "esselâmü a ley küm verahmetullah" demek
sünnetdir. Fakat sadece "esselâmii aleyküm" "esselam"
(selamün aleyküm) veya "aleykümüsselam" demekle de selâm verilmiş
sayılır, ancak sünnet terk edilmiş olur.
Yine hadisten, selâm
verirken sağa-sola dönüşte mübalağa edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bunun
derecesi arkadan yanak beyazlığının görülmesidir. Bütün mezhepler bu konuda
müttefiktir. Ancak Mâlikîlerden iki rivayet vardır.
Ebû Davud'un hadisin
sonuna yaptığı taliklerin ilkinde bu rivayetin Süfyan'dan nakledilen lâfızlar
olduğu, İsrail'in rivayetinde Hz. Nebi'in selâm verirken dediğine dair bir
işaret olmadığı dile getirilmektedir.
İkinci talik, hadisin
senedindeki farklılıklara işaret için getirilmiştir. Biz burada bu
farklılıkların tafsilatına lüzum görmemekteyiz.
Son ta'lik ise,
Şu'be'nin bu hadisin merfu olduğunu kabuJ etmediğini bildirmektedir. Ancak bazı
nüshalarda "merfu olduğunu" kaydı yoktur. "Şu'be bu hadisi inkâr
etti" denilmektedir. Ebû Davud'un bu taliki getirmekteki maksadı, hadisin
za'fına işarettir. Ancak Şu'be'nin, bu hadisi inkâr etmesine pek itibar
edilmemiştir. Çünkü Dârekutnî Züheyr'in isnadının sahih olduğunu söylemiş,
Tirmizî de Süfyân kanalıyla Ebû İshak'tan rivayet edip sahih demiştir.